|
Ekosistemin
Bileşenleri
-Ekoloji: Canlıların
birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkileri inceleyen bilim dalıdır.
-Ekosistem: Belirli sınırlar
içinde yer alan tüm organizmalar ve bu organizmalarla etkileşim içinde
bulunan abiyotik faktörlerin tamamına denir.
Ekosistemin Cansız (abiyotik)
Bileşenleri:
a)
Işık: Yaşam için gerekli olan enerjinin kaynağı güneşten
gelen ışıktır. Yeryüzüne ulaşan görünür ışığın küçük bir bölümü, fotosentezle
kimyasal enerjiye dönüştürülerek üretilen organik maddelerin (besinlerin)
yapısına katılır. Ekosistemdeki canlılar enerji kaynağı olarak organik
maddelerdeki bu enerjiyi kullanırlar.
-Güneş
ışığının şiddeti, miktarı ve süresi bitkilerin uygun coğrafik alanlara yayılmasında
etkilidir. Baykuş, yarasa, kirpi vb. gece aktif olan türlerin yanı sıra
bülbül gibi bazı ötücü kuşlar ve ipek böceği gibi bazı böcekler alaca
karanlıkta aktiftir.
-
Çiçekli bitkilerin çiçek açmasında da gün uzunluğunun ve ışık alma süresinin
önemi vardır. Örneğin kasımpatıları sonbaharda çiçek açar.
b) Sıcaklık:
Canlıda enzimlerin çalışmasını dolayısıyla kimyasal tepkimelerin hızını
etkiler. Bu nedenle bütün fizyolojik ve biyokimyasal işlevler üzerinde etkisi
vardır.
-Ayrıca
sıcaklık atmosferdeki hava hareketlerinden, iklimsel değişikliklerin
oluşmasından ve mevsimlerin ortaya çıkmasından sorumlu bir ekolojik
faktördür.
-Sıcaklık
artışı, hayvanlardaki metabolizma hızını da artırır. Sıcaklık yükseldiğinde
sabit vücut ısılı hayvanlar yer değiştirmeyle serinlemeye çalışır. Sıcaklık
değişimleri bazı hayvanlarda göç etme, kış uykusuna yatma ve gece aktif olma
gibi davranışlara yol açar. Örneğin, çölde yaşayan akreplerin geceleri
aktifleştiği görülür. Leylekler bulundukları ortam soğuyunca sıcak ülkelere
göç ederler.
c) İklim:
Uzun bir zaman aralığı içinde belirli bir bölgede etkin olan atmosfer
koşullarına iklim adı verilir. İklimin ana öğelerini sıcaklık, nem, yağış ve
hava hareketleri oluşturur. Canlılar kendilerine uygun iklim şartlarında
yaşamlarını sürdürürler.
d) Toprak
ve Mineraller: Toprak; yeryüzünü kaplayan kayaçların rüzgar, su ve
sıcaklığın aşındırıcı etkisi ile ufalanması sonucu oluşur. Canlılara hem
yaşama ortamı hem de besin sağlar. Bitkiler, gerekli mineralleri su ile
birlikte topraktan alırlar.
e)
Su ve pH: Yaşam için çok önemli bir abiyotik
faktördür. Canlı hücrelerinde metabolik faaliyetlerin oluşabilmesi için
belirli oranda suya gereksinim vardır.
Su,
çok iyi bir çözücü olup bazı maddeleri çözerek çözeltiler oluşturabilir. Sulu
çözeltiler, içerdikleri hidrojen iyonu veya hidroksit iyonu derişimine göre
asidik ya da bazik çözeltiler olarak isimlendirilirler. Eğer çözeltinin OH-
iyonu fazla ise çözelti bazik; H+ iyonu derişimi fazla ise çözelti
asidik olur. Bir ortamın asidik ya da bazik olması, o ortamda yaşayan
canlıları etkilemektedir. Her organizmanın yaşamını sürdürebildiği uygun pH
değerleri vardır. Nötüre yakın pH değerlerine sahip ortamlarda yaşayan canlı
türlerinin sayısı daha fazladır.
f)
İklim: Bir bölgede uzun süre hüküm süren hava koşullarına iklim
denir. Işık, sıcaklık, yağış, rüzgâr, nem gibi fiziksel faktörler iklimi
oluşturan temel unsurlardır.
İklim
koşulları ekosistemdeki canlıların dağılışını ve etkinliklerini belirler. İklim
şartları, geniş bir alanda hüküm sürer. Ancak bu alan içerisinde canlıların
yaşadığı, farklı koşulların hüküm sürdüğü küçük alanlar vardır. Özel koşullu
küçük iklim alanlarına da mikroklima denilmektedir.
Ekosistemin Canlı (biyotik) Bileşenleri:
-Bir ekosistem
içerisinde bulunan ve birbirlerini etkileyen canlı varlıkların tümüne biyotik
faktör denir.
-Ekosistemi
etkileyen biyotik faktörlerden olan canlılar, ekolojik işlevlerine
(nişlerine) göre üreticiler, tüketiciler ve ayrıştırıcılar olarak üç
grupta incelenmektedir.
a. Üreticiler
(ototroflar)
-İnorganik
maddelerden organik madde sentezi yapabilen canlılardır. Üretici canlılara “ototrof
canlılar” da denir.
-Üreticiler, hem fotosentez
veya kemosentez olaylarını gerçekleştirerek kendi besinlerini yaparlarken hem
de ekosistemin diğer canlı bileşenlerine besin zinciri yoluyla besin sağlar.
-Üretici
organizmalar, tüm canlıların besin ihtiyacını üretme yanında, atmosferdeki
oksijen ve karbondioksit dengesini de korurlar.
-Üretici
canlılar besinlerini üretirken kullandıkları enerji kaynağına göre
fotosentetik ototroflar ve kemosentetik ototroflar olmak üzere ikiye
ayrılırlar.
-Fotosentetik
ototroflar: Işık enerjisi yardımıyla CO2 ve
H2O gibi inorganiklerden organik madde sentezi yapan
üreticilerdir. Bu olaya fotosentez denir.
-Yeşil
bitkiler, siyanobakteriler, öglena gibi bazı protistler, bazı bakteriler
fotosentetik canlılardır.
-Kemosentetik
ototroflar: Bazı inorganik maddelerin oksidasyonu ile
elde edilen kimyasal enerji yardımı ile CO2 ve H2O’dan
organik madde sentezi yapan üreticilerdir. Bu olaya kemosentez denir.
-Işık
almayan derin deniz dipleri, bataklıklar gibi ekosistemlerin üretici
canlıları ise genellikle kemosentetik bakteriler ve arkelerdir.
b. Tüketiciler
(heterotroflar):
-Kendi besinini
üretemeyen, bulundukları ortamdan hazır alan canlılar tüketici (heterotrof)
olarak bilinir.
-Heterotrof
canlılar, tükettikleri besin çeşidine göre gruplandırılır.
-Temel olarak bitkiyle
veya alglerle beslenen hayvanlara otçul (herbivor) denir. Koyun, inek,
tavşan vb.
-Besin zincirinde
diğer tüketicileri yiyerek beslenen canlılara karnivor (etçil) canlılar
denir. Aslanlar, kartallar, kobralar vb.
-Hem üretici hem de
tüketici canlıları yiyerek beslenen canlılara hepçil (omnivor) denir. İnsan,
fare, karga, ayı, domuz vb.
|
Farklı
beslenme tiplerinde enerji ve karbon kaynakları
|
|
Beslenme
tipi
|
Enerji
kaynağı
|
Karbon
kaynağı
|
Örnek
canlılar
|
|
Fotootorof
|
Işık
|
CO2
|
Bitkiler,
algler, öglena, bazı bakteriler
|
|
Kemoototrof
|
Bazı
inorganikler (H2S, NH3, Fe2+ gibi)
|
CO2
|
Birkaç
bakteri ve çoğu arkeler
|
|
Fotoheterotroflar
|
Işık
|
Organik
bileşik
|
Sadece
belirli sucul ve tuzu seven prokaryotlar
|
|
Kemoheterotroflar
(Heterotroflar)
|
Organik
bileşik
|
Organik
bileşik
|
Hayvanlar,
insanlar, mantarlar, protistaların çoğu ve birçok bakteri ve bazı arkeler
bazı parazit bitkiler
|
-Bazı canlılar, fotosentez
yaparak organik madde sentezi gerçekleştirmenin yanı sıra dışarıdan organik
madde alır. Bu canlı türleri hem üretici hem tüketici canlılar olarak
adlandırılır. Örnek: Öglena
-Öglena, Kloroplast
organeli bulundurur ve ışık varlığında kendi besinini kendisi sentezler. Bu
yönüyle ototroftur. Işık yokluğunda ise dış ortamdan besinini hazır olarak
alabilir. Bu yönüyle de heterotroftur.
Ayrıştırıcılar (saprofitler=
çürükçüller):
-Hücre dışına
salgıladıkları enzimlerle organik atıkları, ölü bitki ve hayvan kalıntılarını
parçalayarak kendileri için gerekli olan besinleri sağlayan heterotrof
organizmalardır.
-Mantarların çoğu
ile bazı bakteriler en önemli ayrıştırıcılardır.
-Ayrıştırıcılar, beslenme
düzeylerinden gelen organik maddeleri üreticiler tarafından kullanılabilen inorganik
bileşiklere dönüştürür.
Saprofit canlıların
ekolojik önemi;
-Doğayı temizler
(gönüllü temizlik işçileri gibi)
-Toprağı inorganik
madde bakımından zenginleştirirler.
-Canlılar için
önemli olan karbon ve azot gibi atomların tükenmesine engel olurlar.
-Madde döngülerine
yardımcı olur.
-Ekolojik dengenin
korunmasını sağlar.
- Ekosistemin
devamlılığını ve yaşamın sürdürülebilirliğini sağlar.
- Ayrıştırıcılar olmasaydı ekosistemde yaşam
sona ererdi.
|
DİKKAT !
Bir ekosistemde ayrıştırıcı
organizma sayısı azalırsa;
-Çevre kirliliği artar.
-Başta azot olmak üzere madde
döngüleri yavaşlar.
-Biriken organik madde miktarı artar.
-İnorganik madde miktarı azalır.
- Bir ekosistemden saprofit canlılar
çıkarılırsa ekosistem varlığını devam ettiremez.
|
Komünite:
-Aynı alan
içerisinde birbiriyle ilişkili farklı popülasyonların oluşturduğu topluluğa komünite
denir.
|
Bir komünite
içerisinde başka komüniteler de bulunabilir. Örneğin bir ormanda bulunan
bütün mikroorganizmalar, bitkiler ve hayvanlar bir komüniteyi oluşturur.
Ayrıca bir hayvanın sindirim boşluğunda bulunan çeşitli mikroorganizmalar
da komünite olarak kabul edilir.
|
-Bir
komünitenin bulunduğu ortamdaki çevresel koşullar komünitedeki türlerin
çeşitliliğini ve dağılımını etkiler.
-Örneğin
sıcaklık, nem, yağış, besin vb. faktörler tür çeşitliliğini dolayısıyla
komünite tipini ve büyüklüğünü etkiler.
-Ekvator'dan
kutuplara, ovalardan dağlara doğru değişik tip ve büyüklükte komünitelere
rastlanır. Komüniteler, tür çeşitliliği bakımından farklılık gösterir.
-En
az tür çeşitliliği kutup bölgelerindeki komünitelerde görülürken orta
enlemlere doğru gidildikçe çeşitlilik artar ve tropikal bölgelerdeki
komünitelerde tür çeşitliliği en yüksek düzeye ulaşır.
|
Karasal
ekosistemlerde tür çeşitliği enlemlere bağlı olarak değişir.
|
-Enlemler
güneş ışığının yer yüzünde eşit dağılmamasına neden olur. Işık da hem ısının
yer yüzündeki dağılımında hem de üreticilerin besin üretiminde etkilidir.
|
-Sucul
ekosistemlerde tür çeşitliliği suyun derinliği ve kirliliği ile
ilişkilidir.
|
-Suyun
derinliği artıkça yaşam alanı artacaktır. Bu da daha fazla canlının yaşamına imkan
sağlayacaktır.
-Aynı
miktardaki sığ sulara (derin olmayan sulara) göre derin sularda tür
çeşitliliği de artacaktır. Çünkü sığ sular daha fazla ışık alır. Bu durum hem
ışığa hem de oksijene bağlı yaşayan canlılara avantaj sağlar.
-Derin
sularda ise yüzey bölümünde ışığa ve oksijene bağlı canlılar yaşarken daha
derinlerde ışığa gereksinim duymayan canlılar yaşama şansı bulacak. Aynı
zamanda derinlerde oksijen de az olacağından zorunlu anaerob canlılar da
yaşama şansı bulacaktır.
-Su
kirliliğinin artması sudaki canlılara ışığın ulaşmasını engelleyecektir. Bu
da sudaki üreticilerin azalmasına ve diğer canlıların da olumsuz
etkilenmesine neden olacaktır.
|
Derin sularda,
yüzeyden dibe doğru gittikçe ışık, ısı, oksijen gibi yaşamsal faktörler azalacağından
tür çeşitliliği de azalır.
|
-Günümüzde
çevre kirliliğinin artışı komüniteleri olumsuz yönde etkilemekte ve
komünitelerin yapısında bozulmaya neden olmaktadır. Kirlilik derecesi
arttıkça komünitelerdeki çeşitlilik azalır.
Komünitede
Tür İçi ve Türler Arası Etkileşimler
-Rekabet (-/-):Canlıların besin,
yaşama alanı, çiftleşme gibi faktörleri elde etmek için birbirleriyle
yarışmasına rekabet denir. Her iki birey de zarar gördüğü için (-/-)
şeklinde gösterilir.
-Aynı türe ait
bireyler arasındaki rekabete tür içi rekabet denir. Örneğin bir
tarladaki buğdaylar arasında topraktaki besin tuzları ve su bakımından
rekabet görülebilir. Bu nedenle bitkiler yakın aralıklarla ekilmişse rekabet
fazla, uzak aralıklarla ekilmişse rekabet daha azdır. Rekabetin fazla olduğu
durumlarda bitkiler iyi gelişemez.
-Farklı türlerin
bireyleri arasındaki rekabete ise türler arası rekabet denir. Örneğin
buğday tarlasındaki buğdaylar ile ayrık otu arasındaki rekabet, türler
arasındaki rekabete örnektir. Doğal yaşam alanlarında benekli sırtlanlar
ve aslanların besin kaynaklarını korumak için mücadele etmesi türler arası
rekabete örnek verilebilir.
- Canlıların büyük
bir kısmı oksijeni ortak olarak kullanır. Ancak oksijen sınırlı bir kaynak
olmadığından canlılar oksijen için genellikle rekabet etmez.
-Bir organizmanın
veya aynı türden oluşmuş bireylerin doğal yaşama ortamı habitat olarak
adlandırılır. Bir canlının beslenmek, korunmak, saklanmak, üremek ve diğer
canlılarla ilişki içerisinde olmak için gösterdiği faaliyetlerin tümü o türün
ekolojik nişi olarak adlandırılır. Ekolojik niş ile bir canlının
ekolojik rolü ifade edilir. Bir canlının ne ile beslendiği, nerede yaşadığı
veya hangi canlılar ile etkileşim içinde olduğu sorularının cevabı o canlının
ekolojik rolünü oluşturur.
-Rekabet,
canlıların ekolojik rollerinin çakışmasıyla oluşur. Rekabet sonucu zayıf olan
tür ya farklı kaynağı kullanmak üzere değişime uğrar ya da ortadan kalkar.
-Tür içi ve türler
arası rekabet, bitki ve hayvan popülasyonlarının büyümesini sınırlar ve
popülasyonları dengede tutar.
|
-Rekabetin en
önemli etkeni türlerin gelişme ve olgunlaşma dönemleridir. Gelişme ve
olgunlaşma dönemi arasındaki fark azaldıkça rekabet artar.
-Aynı komünite
içerisinde yaşayan türlerin gelişme ve olgunlaşma dönemleri ne kadar
farklıysa türler arasındaki rekabet o ölçüde azalır.
|
|
Rekabette
elenme prensibi
-1934 yılında Rus
ekolog G.F. Gause (G.F.Gaus), Paramecium aurelia ve Paramecium
caudatum adı verilen iki protista türü ile yaptığı laboratuvar
deneylerinde türler arası rekabetin etkilerini araştırmıştır.
Buna göre;
1. Gause, her gün
sabit miktarda besin eklediği farklı kültür ortamlarında bu iki protista
türünü yetiştirmiş; her iki protista türünün de hızla arttığını, ancak
kültürün taşıma kapasitesine ulaştıktan sonra birey sayısının aynı düzeyde
kalmaya devam ettiğini görmüştür.
|

|
|
2.
Daha sonra bu türleri aynı kültür ortamında yetiştirdiğinde Paramecium
aurelia besin bulmada daha başarılı olmuş daha hızlı üremiş, Paramecium
caudatum türleri ise besin bulmada P. aurelia kadar başarılı
olamadığı için yok olmaya başlamıştır.
|

|
|
SONUÇ:
Gause, iki türün çok benzer olup, aynı sınırlı kaynaklar için rekabet
ettiği ve aynı alanda birlikte bulunamayacağı sonucuna vardı.
|
-Av-Avcı İlişkisi
(+/-): Bir
canlının başka bir canlıyı beslenme amacıyla yakalamasına avlanma,
yenilen canlıya av, yiyen canlıya avcı denir. Av ile avcı
arasındaki ilişki tipik bir "+, −" ilişkisidir. Avcı yarar
(+) görürken av zarar (-) görür.
-Bir canlı hem av
hem de avcı olabilir. Yılan fareyi yediği için avcı, şahin tarafından
yenildiği için de av durumundadır.
|
-Genel olarak av
olan canlı sayısı, avcı sayısından fazladır.
|
-Av ve avcı tür
arasında bir denge bulunur.
Örneğin vaşak
beslenmek için tavşanı avlar. Avlanma sonucunda vaşak popülasyonu artarken
tavşan popülasyonu azalır. Belirli bir süre sonra tavşan popülasyonunun
azalması nedeniyle vaşaklar besin bulamaz. Besin bulamayan vaşak
popülasyonunda ölüm, göç ve rekabet görülür. Bu da vaşakların sayısının
azalmasına, tavşan popülasyonunun artmasına neden olur. Av artarken, avcı
azalır. Buna av-avcı ilişkisi denir.

Grafik: Av avcı ilişkisi
KOMÜNİTELERDE SİMBİYOTİK İLİŞKİLER
-Aynı
komünitede bulunan iki veya daha fazla türün bir arada yaşamasına simbiyotik yaşam (ortak
yaşam) adı verilir. Mutualizm, kommensalizm,
amensalizm, parazitizm gibi farklı şekillerde gerçekleşir.
|
Bir komünitede
iki türe ait bireyler arası etkileşim durumu; +/– /0 ile sembolize edilir.
(+); olumlu, (–); olumsuz, (0) ise bireyin bu ilişkiden etkilenmediğini
gösterir.
|
A. Mutualizm (+/+): İki
ya da daha fazla türün karşılıklı yarar sağladıkları bir yaşam şeklidir. Bu
birliktelikten her iki canlı da yarar görür. Ayrıldıklarında ise her ikisi de
zarar görebilir.
|
-Mutualizm ikiye
ayrılarak incelenebilir:
-Zorunlu
mutualizm: Birlikte
yaşayan canlılar birbirlerinden ayrıldığında ikisi de zarar görür.
|

|
-Zorunlu
mutualizm örnekleri:
|
1. Liken birliğini
bir mantar türü ile bir alg türü oluşturur. Alg, fotosentez ile ürettiği
besin ve O2ʼyi mantara verirken, mantar da bu birliğe su
sağlama, bir yere tutunma ve koruma görevi yapar.
|

|
2.
Baklagillerin köklerindeki nodüllerde yaşayan Rhizobium cinsi bakteri,
havanın azotunu bağlayarak bitkiye geçmesini sağlar. Bakteri de baklagil
sayesinde korunur ve beslenir.
3.
Geviş getiren otçul hayvanların işkembelerinde yaşayan selüloz sindirici
bakteriler besin ve barınağa sahip olurken, otçul hayvan da selülozdan
yararlanmış olur.
4.
Termitler (beyaz karınca), yediği odundaki selülozu bağırsaklarında yaşayan
kamçılı tek hücreli canlı yardımı ile sindirirler. Buna karşılık, kamçılı tek
hücreli canlıya besin ve barınak sağlarlar.
5.
Tohumlu bitkiler ve onların polenlerini taşıyan tozlaştırıcı böcekler
birbirlerine karşılıklı yarar sağlarlar. Böcek bitkinin polenlerinin
yayılmasını sağlarken kendisi de bitkiden beslenir.
6.
İnsan bağırsağındaki bazı bakteriler, kendileri için uygun yaşama ortamı
bulurken, insan için B ve K vitamini sentezlerler.
-Gevşek
mutualizm (isteğe bağlı mutualizm): Canlıla birbirlerinden
ayrıldığında zarar görmezler.
-Gevşek
mutualizm örnekleri:
1.
Kürdan
kuşu timsahın ağzına konar ve timsahın dişleri arasında kalan besin
parçalarını yer. Kürdan kuşu timsahtan besin temin ederken; timsah da
dişlerini temizletmiş olur.
2.
Filler ile fillerin üzerinde yaşayan parazitleri yiyen kuş türlerinin
arasındaki ilişki.
|
B. Kommensalizm (+/0)
Birlikte yaşayan
iki türden biri bu birliktelikten yararlanırken (konuk) diğer tür (konak)
etkilenmez.
-Kommensalizmin
klasik örneği,
pilot balıkları ile köpek balıkları arasındaki ilişkidir. Pilot balıkları
köpekbalıklarıyla birlikte hareket ederek onların avladıkları avlardan arta
kalanları tüketir. Bu birliktelikten pilot balıkları fayda görürken
köpekbalıkları ne yarar ne de zarar görür.
-Pilot balıkları:
+, köpek balıkları: 0
|


|
Kommensalizme bir
başka örnek: İstiridyenin sırt boşluğu içinde çok küçük bir yengeç türü
yaşar. Yengeçler konağın yemediği ya da ondan arta kalan yiyeceklerle
beslenir ve istiridye sayesinde dış etkenlerden korunur. Yengeç bu
birliktelikten yarar sağlarken istiridye zarar ya da yarar görmez. (Yengeç:
+, İstiridye: 0)
C. Amensalizm (0;-)
|
Birlikte yaşayan türlerden biri, bu birliktelikten zarar
görürken diğerinin etkilenmediği simbiyotik yaşam şeklidir. Örneğin; ceviz
ağacının yaprak ve meyvelerinden salgılanan juglon adı verilen bir madde,
yağmurla toprağa iner ve ceviz ağacının altında başka bitkilerin yaşamasına
izin vermez. Ceviz ağacı bu durumdan etkilenmezken(0) diğer bitkiler zarar
görmüş (-) olur.
|

|
-Mandalar
otlamak için gezindikleri sırada attıkları adımlarla bitki ve böcekleri
ezebilir. Mandalar bu durumdan etkilenmezken(0) bitki ve böcekler zarar (-)
görür.
-D. Parazitizim (+/-)
|
-Birlikte yaşayan
canlılardan biri yarar sağlarken, diğerinin zarar gördüğü birlikteliktir.
-Bu birliktelikte
zarar gören canlıya “konak”, zarar veren canlıya da“parazit”
denir.
|

|
Parazitler;
bir hücreli, bitkisel ve hayvansal parazitler olmak üzere üç grupta incelenir:
-Bir
hücreli parazitler: Bazı bakteriler, amipler ve kamçılılar ile
sıtma mikrobu bir hücreli parazitlerdendir.
-Bitkisel
parazitler: Yarı parazit ve tam parazit olmak üzere
iki çeşidi vardır.
a.
Yarı parazit bitkiler: Bu bitkinin kökleri gelişmediğinden,
toprakta tek başına yaşayamaz. Örnek: Ökse otu
-Ökse
otunun emeçleri (sömürge kök) gelişmiştir. Başka bitkiler üzerinde yaşar ve
üzerinde yaşadığı bitkinin odun borularından su ve mineral alır. Organik
besin almaz. Klorofili bulunur. Fotosentez yaparak kendi besinini kendisi
üretir.
b.
Tam parazit bitkiler: Bu bitkilerde klorofil yoktur. Kök
sistemleri de yoktur. Üzerinde yaşadıkları bitkinin hem odun borularından su
ve mineral; hem de soymuk borularından organik besin alırlar. Canavar otu,
cin saçı ve küsküt otu örnek olarak verilebilir.
|
Yarı parazit bitki
|
Tam parazit bitki
|
|
Kök sistemi yok
|
Kök sistemi yok.
|
|
-Kloroplast var.
|
-Kloroplast yok.
|
|
-Fotosentez
yapar.
|
-Fotosentez
yapamaz.
|
|
-Konaktan su ve
mineral alırlar.
|
-Konaktan organik
besin, su ve mineral alırlar.
|
|
-Emeçlerini
konağın odun borularına uzatırlar.
|
-Emeçlerini, konağın odun ve soymuk
borularına uzatırlar.
|
|
-Yarı
parazit ve tam parazit bitkilerde; kök sisteminin olmaması, emeçlerin
gelişmiş olması ve konak canlının ksileminden inorganik maddeleri alma
ortaktır.
|
-Hayvansal
parazitler: İç parazitler ve dış parazitler olmak
üzere ikiye ayrılır:
-a.
İç parazitler: Diğer hayvanların vücutlarının iç kısmında
yaşar. Tenyalar, karaciğer kelebekleri, bağırsak solucanı ve kıl kurdu örnek
olarak verilebilir.
b.
Dış parazitler: Diğer hayvanların vücutlarının dış
kısmında yaşar. Bit, kene, uyuz ve sülük örnek olarak verilebilir.
|
İç parazit
|
Dış parazit
|
|
-Sindirim sistemi
yoktur. Konağın sindirilmiş besinlerini kullanır.
|
-Sindirim sistemi
gelişmiştir.
|
|
-Konağın iç kısmında yaşar.
|
-Konağın dış
kısmında yaşar.
|
|
-Hareket, duyu ve
sinir sistemi basit, üreme sistemi gelişmiştir.
|
-Duyu ve hareket
organları iyi gelişmiştir.
|
Bir komünitede türler arası
etkileşim tipleri
|
Etkileşen canlılar
birlikte iken
|
Etkileşen canlılar ayrıldığında
|
|
Etkileşim tipi
|
1. Tür
|
2. Tür
|
Etkileşim
tipi
|
1. Tür
|
2. Tür
|
|
Rekabet
|
-
|
-
|
Rekabet
|
+
|
+
|
|
Mutualizm
|
+
|
+
|
Mutualizm
|
-
|
-
|
|
Kommensalizm
|
+
|
0
|
Kommensalizm
|
-
|
0
|
|
Parazitlik
|
+
|
-
|
Parazitlik
|
-
|
+
|
|
Amensalizm
|
0
|
-
|
Amensalizm
|
0
|
+
|
|
Av-Avcı
|
+
|
-
|
Av-Avcı
|
-
|
+
|
+: Fayda görme, –: Zarar
görme 0: Etkilenmeme
Komünitelerde Süksesyon
-Belirli bir
bölgede uzun bir zaman içinde türlerin aşamalı olarak birbirlerinin yerini
almalarına süksesyon (ardıllık=sıralı değişim) denir.
-Aşırı otlatma,
kesim, yangın, volkanik
patlamalar veya toprak kayması gibi nedenlerle bozulmuş ortamlarda yeni
komünitelerin gelişmesidir. Böyle bir süreçte, ilk olarak yeni koşullara uyum
gösterebilen ve çevreyi değiştiren öncü türler ortaya çıkar. Zamanla bu
türlerin yerini daha karmaşık yapılar ve türler alır.
-Çıplak kayalar,
buzulların olduğu sahalar, taş ocakları, kum tepeleri, yeni lav akıntıları,
suyu eksilmiş gollerin taban kısımları, yeni oluşmuş adalar gibi ortamlara ilk
önce kayalık ve taşlık yerlere uyum sağlamış likenler yerleşerek toprak oluşumunu
başlatır. Bir süre sonra yosunlar
da ortaya çıkarak toprağın nemli kalmasına yardımcı olur. Ardından heterotrof
organizmalar bu alana yerleşir. Uzun yıllar sonra otsu bitkiler gelişir ve bu
süreçle birlikte çevredeki hayvan türlerinin sayısı da artar. Zamanla çalılar,
bodur ağaçlar ve büyük ağaçlar sırasıyla bölgeye yerleşir. Bu evrelerde
ağaçlar, çok sayıda bitki ve hayvan türleriyle bir komünite oluşturur.
-Yıkıcı faktörler
komüniteyi yok edecek şekilde etkili olmazsa zaman içinde ortam koşullarına
büyük ölçüde uyum sağlamış ve en yüksek düzeyde gelişme göstermiş,
dengelenmiş bir komünite oluşur. Böyle komünitelere klimaks komünite
adı
verilir. Klimaks
komünitelerde önemli türlerin popülasyonlarında, ölüm ve doğum oranları dengelidir.
Klimaks komünite dengeli ve kararlı bir yapıya sahiptir.
-Süksesyon, daha
önce hiçbir canlının bulunmadığı bir ortamda toprak olüsumu ile birlikte
başlayabileceği gibi yangın ve benzeri nedenlerle tahrip olmuş bir ortamda da
başlayabilir.

Görsel: Topraksız alanlarda oluşan süksesyon

Görsel: Yangın sonrası oluşan süksesyon
Popülasyon Dinamikleri
Popülasyon: Aynı türe ait,
belirli bir alanda yaşayan bireyler topluluğuna popülasyon denir.
-Popülasyon
örnekleri: Karadeniz'deki
hamsiler, Bozdağ'daki karaçamlar, Beyşehir Gölü'ndeki aynalı sazanlar gibi.
-Popülasyonun
yoğunluğu, büyüklüğü, dağılımı ve yaş dağılımı popülasyon dinamiğini meydana
getirir.
-Popülasyon
dinamiği, popülasyondaki zamana bağlı sayısal değişimleri ve bunların
nedenlerini inceler.
1. Popülasyon
Yoğunluğu
-Birim alan ya da
hacimdeki birey sayısına popülasyonun yoğunluğu denir. Örneğin 1 m2
alandaki salyangoz sayısı, 1 k m2 alandaki meşe sayısı popülasyon
yoğunluğunu verir.
-Doğum ve ölüm
oranı, içe ve dışa göçler popülasyon yoğunluğunu etkileyen faktörlerdir.
|
Doğum ve içe göçler popülasyon yoğunluğunu arttırır. Ölüm ve dışa göçler popülasyon yoğunluğunu azaltır.
|
-Popülasyona birim
zamanda üreme sonucu katılan birey sayısına doğum oranı; popülasyondan birim
zamanda ölüm sonucu ayrılan birey sayısına ise ölüm oranı denir.
-Doğum ve ölüm
oranı ölçüldüğünde elde edilen veriler, popülasyonun büyüklüğünün zaman
içinde nasıl değişeceğini tahmin etmemizi sağlar.
2. Popülasyonun
Büyüklüğü
-Belirli bir zaman
diliminde, popülasyonu oluşturan birey sayısı popülasyonun büyüklüğünü belirler.
Popülasyonun
büyüklüğündeki değişme,
–
doğum oran,
–
göç,
– ölüm oranı etkenlerinin
kontrolü altındadır.
-Popülasyona
dışarıdan katılan bireyler içe göçü, popülasyondan ayrılan bireyler dışa
göçü oluşturur.

-A=B ise
popülasyonun dengede olduğu kabul edilir.
-A>B ise doğum
ve içe göçler, ölüm ve dışa göçlerden daha fazladır. Bu durumda popülasyon
büyür.
-B>A ise doğum
ve içe göçler, ölüm ve dışa göçlerden daha azdır. Bu durumda da popülasyon
-Popülasyonun
Taşıma Kapasitesi (taşıma gücü)
-Birim
alanda bulunabilecek maksimum birey sayısıdır.
-Bir
popülasyondaki toplam birey sayısı, taşıma kapasitesine yaklaştıkça çevre
direnci artar.
|
Popülasyonun
yaşadığı çevrede sürekli büyümesine engel olan her türlü biyotik ve
abiyotik faktörlere çevre direnci denir. Çevre direncini; iklim koşulları,
hastalık, nem, açlık, rekabet, ışık, parazitler, yaşama alanı, avcı gibi
ekolojik faktörler oluşturur.
|
|
SORU
1: 2025-AYT/FEN
Grafiklerde
farklı türlere ait popülasyonların etkileşimleri sonucunda zamanla popülasyon
yoğunluklarındaki değişimler gösterilmiştir.

Buna
göre I, II ve III ile numaralanmış grafikler aşağıdakilerin hangisinde
doğru eşleştirilmiştir?
|
|
I
|
II
|
III
|
|
A)
|
Amensa-
lizm
|
Mutua-
lizm
|
Rekabet
|
|
B)
|
Kommen-
salizm
|
Parazi-
tizm
|
Mutua-
lizm
|
|
C)
|
Av-avcı ilişkisi
|
Mutua-
lizm
|
Parazi-
tizm
|
|
D)
|
Amensa-
lizm
|
Av-avcı ilişkisi
|
Rekabet
|
|
E)
|
Parazi-
tizm
|
Av-avcı ilişkisi
|
Mutua-
lizm
|
SORU 2. (2021-AYT/FEN)
Aşağıda,
aynı ekosistemde yaşayan canlılar arasındaki simbiyotik etkileşimlerle
ilgili örnekler verilmiştir:
I.
Baklagil ve baklagil köklerindeki nodüllerde
yaşayan
bakteri birlikteliğinde bakteri, havadaki azot gazını bağlayarak
baklagilin azotu kullanabilmesini sağlarken baklagil ise bakteriye organik
besin sağlar.
II.
Mandalar ile bir çayırdaki böceklerin birlikteliğinde mandalar,
otlamaları sırasında otlar arasındaki böcekleri ezerken kendisi bu
durumdan bir fayda sağlamaz.
III.
Sucul kaplumbağalar ve onların kabukları üzerinde yaşayan yosunların
birlikteliğinde yosunlar, kaplumbağalar sayesinde yer
değiştirip korunurken kaplumbağalar bundan etkilenmez.
Bu
örnekler ile simbiyotik etkileşim çeşitleri aşağıdakilerin hangisinde
doğru eşleştirilmiştir?
|
|
Kommen
salizm
|
Mutual
izm
|
Amen
salizm
|
|
A)
|
III
|
II
|
I
|
|
B)
|
I
|
II
|
III
|
|
C)
|
II
|
I
|
III
|
|
D)
|
I
|
III
|
II
|
|
E)
|
III
|
I
|
II
|
SORU
3. (2020-AYT/Fen Bil)
Bilim
insanlarından oluşan araştırma ekibi, bir savana
ekosisteminde
yer alan bazı canlı türleri arasındaki
ilişkileri
incelemektedir.
Ekip;
öküzbaşlı
antiloplar, yaban domuzları, zebralar, ceylanlar gibi büyük memelilerin otlamaları
sırasında ürküttükleri böcekleri kolaylıkla avlayan
sığır
kuşlarını,
derilerine
yerleşen kenelerden kurtulmak için
firavun
farelerinin bu keneleri yemesine izin veren yaban domuzlarını,
bir
ceylanı avlayan çitanın henüz beslenmesinin
başlangıcındayken
avını terk etmesine neden olan sırtlanları
gözlemleyerek
kaydetmiştir.
Bu
araştırma ekibinin gözlemlediği canlılar
arasındaki
etkileşimlerle ilgili aşağıdaki ifadelerden
hangisi
yanlıştır?
A) Büyük
memeli hayvanlar ile sığır kuşları arasında
kommensal
ilişki bulunur.
B) Yaban
domuzları ile firavun faresi arasında amensal
ilişki
bulunur.
C) Keneler
ile firavun faresi arasında av-avcı ilişkisi
bulunur.
D) Çita
ile sırtlanlar arasında rekabet ilişkisi bulunur.
E) Keneler
ile yaban domuzları arasında parazitlik ilişkisi
bulunur.
SORU 4:
(2018-AYT/Fen Bil)
Paramecium caudatum ve Paramecium
aurelia türleri aynı tip besinlerle beslenmeye uyum sağlamış iki
Paramecium türüdür. Aşağıdaki grafikte bu iki türün ayrı ayrı kültür
ortamlarında yetiştirildiklerinde ve aynı kültür ortamında birlikte
yetiştirildiklerinde popülasyon yoğunluklarının günlere göre değişimleri
gösterilmiştir.

Bu
deney ve sonuçlarına göre, bu iki tür arasında;
I.
avlanma,
II.
rekabet,
III.
parazitlik
etkileşim
şekillerinden hangileri görülmektedir?
A)
Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III
D) I
ve II E) I ve III
SORU 5.
(2017-LYS2/BİY)
Bal
özü almak için adaçayı bitkisinin çiçeğine gelen arı, beslenmesi sırasında
başıyla kısır polen kesesini sapa bağlayan kısma bastırır. Bu arada verimli
kese arıya çarpar ve polenler arının sırtına yapışır. Bu arı beslenmek üzere
diğer adaçayı bitkilerine gittiğinde, vücuduna yapışan polenler bu çiçeklerin
tepeciğine taşınır.
Buna
göre, adaçayı bitkisi ile bu arılar arasındaki ilişki tipi aşağıdakilerden
hangisidir?
A)
Kommensalizm
B)
Mutualizm
C)
Yarı parazitlik
D)
Dış parazitlik
E)
Saprofitlik
SORU 6.
(2016-YGS/Fen Bil)
Günümüzde
yaşayan bazı canlıların kullandıkları enerji
ve karbon
kaynağı esas alınarak beslenme tipleri
aşağıdaki
tablodaki gibi gruplandırılabilir:
|
Beslenme
tipi
|
Enerji
kaynağı
|
Karbon
kaynağı
|
|
I
|
Işık
|
CO2
|
|
II
|
İnorganik
Maddeler
|
CO2
|
|
III
|
Organik
bileşenler
|
Organik
bileşenler
|
Buna
göre, I, II ve III ile gösterilen beslenme tipleri
aşağıdakilerin
hangisinde doğru verilmiştir?
|
|
I
|
II
|
III
|
|
A)
|
Kemo
heterotrof
|
Kemo
ototrof
|
Foto
ototrof
|
|
B)
|
Kemo
heterotrof
|
Foto
ototrof
|
Kemo
ototrof
|
|
C)
|
Kemo
ototrof
|
Kemo
He terotrof
|
Kemo
ototrof
|
|
D)
|
Kemo
ototrof
|
Kemo
He terotrof
|
Foto
ototrof
|
|
E)
|
Foto
ototrof
|
Kemo
ototrof
|
Kemo
he terotrof
|
SORU 7.
(2014 – LYS2 / BİY)
Aşağıdaki
grafiklerde; K, L ve M ortamlarının her birinde birbiriyle yakın ekolojik
ilişkisi olan birer çift canlı türünün, bulundukları ortamdaki birey sayılarının
zamana bağlı değişimi gösterilmektedir.

Bu
grafiklere göre; K, L ve M ortamlarının hangilerinde yaşayan canlı türleri
arasında rekabet ortaya çıkmıştır?
A)
Yalnız K B) Yalnız L C) K ve L
D) K
ve M E) L ve M
SORU 8.
(2013- LYS2 / BİY)
Paramecium
(terliksi hayvan) türlerinden olan P. aurelia ve P. caudatum türlerinin tek
başına ve karışık kültürlerindeki birey sayıları aşağıdaki grafiklerde
gösterilmiştir.

Bu
grafiklere göre,
I.
Her iki tür de aynı besini kullanabilmektedir.
II.
Her iki türün üreme hızı aynıdır.
III.
Aynı ortamda iki tür arasında rekabet ilişkisi vardır.
ifadelerinden
hangileri doğrudur?
A)
Yalnız I B) Yalnız III C) I ve III
D) II
ve III E) I, II ve III
SORU 9.
(2012 - YGS / FEN)
Bir
ekosistemde çevre kirliliğinin artması sonucunda ayrıştırıcı popülasyonların
büyüklüğünün hızla azalması, bu ekosistemdeki,
I.
temel üretici,
II.
birincil tüketici,
III.
ikincil tüketici
popülasyonlarından
hangilerinin büyüklüğünü doğrudan etkiler?
A)
Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II
D I
ve III) E) II ve III
SORU 10.
(2010 – YGS / FEN)
Bir
ekosistemdeki ayrıştırıcı organizmalar ortamdan
uzaklaştırılacak
olursa belirli bir süre sonra, bu ekosistemde,
I.
tüketicilere aktarılan enerji miktarının artması,
II.
üretici sayısının artması,
III.
biriken organik madde miktarının artması,
IV.
mineraller için rekabetin artması
olaylarından
hangilerinin gerçekleşmesi beklenir?
A)
Yalnız II B) Yalnız IV C) I ve III
D) II
ve IV E) III ve IV
CEVAPLAR
1. I. Grafikte k etkilenmemiş, l zarar görmüş. Dolayısı ile
amensalizm. II. grafik av-avcı ilişkisi. III. Grafik ise rekabet
CEVAP:D
2. I. Karşılıklı yarar ilişkisi:
Mutualizm
II. Birisi zarar görürken diğerinin bunda faydasının olmaması:
Amensalizm
III. Birisi yarar görürken diğerinin etkilenmemesi:
Kommensalizm
CEVAP: E
3. derilerine yerleşen kenelerden kurtulmak için
firavun farelerinin bu keneleri yemesine izin veren yaban
domuzları ve firavun fareleri bu ilişki sırasında ikisi de yarar görür.
Dolayısı ile mutualist ilişki vardır. CEVAP: B
4. Aynı tip besinlerle beslenmeye uyum sağlamış iki Paramecium
türü verilmiş. Ayrı ortamlarda benzer bir çoğalma eğrisi göstermektedirler.
Aynı ortama konulduklarında bir süre her ikisi de benzer çoğalırken, azalan
besin miktarından dolayı rekabet başlamakta ve Paramecium caudatum rekabette
zayıf kalıp azalmaktadır. Aynı tip besinle beslendiklerinden avlanma veya
parazitlik diyemeyiz. CEVAP: B
5. Arı
çiçeklerden bezlenerek, çiçeklerde arı sayesinde tozlaşmayı sağlayarak
karşılıklı yarar sağlanır. CEVAP: B
6. I. enerji kaynağı ışık ise fotootoroftur.
II. Enerji kaynağı inorganikler ise kemootoroftur.
III. Hem enerji hem de karbon kaynağı organik bileşenler ise
kemoheterotroftur.
CEVAP: E
7. K ortamında bireyler birlikte azalıp birlikte artmış. Rekabet
beklenmez. CEVAP: E
8. Benzer ortamda birey sayılarının artmış olması aynı besini kullanabildiklerini
gösterir. Her iki türün üreme hızı aynı değildir. P. aurelia daha hızlı
üreyebilmektedir. Aynı ortamda iki tür arasında besin için rekabet oluşur.
CEVAP: C
9. Ayrıştırıcı canlılar üretici canlılara inorganik madde
sağlar. Ayrıştırıcılar azalırsa doğrudan sadece üreticiler olumsuz etkilenir.
CEVAP: A
10. Ayrıştırıcı organizmalar ölmüş canlı kalıntılarını ve organik
maddeleri inorganik maddelere çeviren organizmalardır. Ayrıştırıcı
organizmaların olmaması çevrede organik madde birikimine ve inorganik madde
olan mineral azalmasına neden olur. Buna bağlı olarak bitkilerde mineral
bakımından rekabetin artması söz konusu olur.
CEVAP: E
|